Kafein ve Sağlık
ayşe
| 04-06-2024
· Yiyecek Ekibi
Dünyanın en iyi üç içeceğinden biri olan kahve, giderek hayatımıza girdi ve hatta modern yaşamın bir sembolü haline geldi.
Güney Koreliler yılda ortalama 200 fincan kahve tüketirken, Amerikalılar 400 fincan, Avrupalılar ise 750 fincan kahve tüketiyor.
Bütün bir günün yorgunluğuyla başa çıkabilmek için bazı insanlar bir fincan kahve ya da çay ile ferahlamayı tercih ederek kafeinin kendilerini canlandırmasına ve uyandırmasına izin verirler. Ancak, her şeyde olduğu gibi, ölçülü olmak çok önemlidir.
Ara sıra tüketim bağımlılığa yol açmayabilir, ancak günde beş fincandan fazla içmek aşırıdır ve belirli gruplar alımları konusunda özellikle dikkatli olmalıdır.
1. Bağımlılık veya yoksunluk belirtileri:
Kahve tüketmediğinizde yorgun, uykulu, bitkin hissetmek veya baş ağrısı ya da ağrı yaşamak kafein bağımlılığına veya yoksunluğuna işaret eder.
2. Osteoporoz:
Bazı çalışmalarda kafeinin idrar söktürücü olarak etki ettiği ve vücuttan kalsiyum, magnezyum, potasyum ve diğer elektrolitlerin kaybına yol açtığı bulunmuştur. Bu nedenle, kafein osteoporoz için bir risk faktörü olarak listelenmiştir. Bilim insanları şu anda bu alanda daha fazla araştırma yürütmektedir.
Osteoporozu olan bireyler için günde iki fincan kahveyi geçmemeleri önerilir (bir fincan 240 cc kahve yaklaşık 100 mg kafein içerir). Osteoporozun şiddetini azaltmak ve kalça kırığı oranını düşürmek için kalsiyum alımlarını da desteklemelidirler.
3. Demir eksikliği anemisi:
Demir eksikliği anemisi, yetersiz demir alımı, akut veya kronik kanama ve içindeki tanik asit demir emilimini engelleyebileceğinden aşırı kahve ve çay tüketiminden kaynaklanabilir. Uyanık kalmak için kahve tüketen anemik bireyler durumlarını daha da kötüleştirebilir.
4. Gastrit ve peptik ülser hastaları:
Kafein mide asidinin salgılanmasını uyararak hazımsızlık ve mide yanmasına yol açar. Peptik ülseri olan veya kahve içtikten sonra mide rahatsızlığı, mide ekşimesi veya mide ağrısı gibi semptomları olan bireyler kahve tüketimlerini sınırlandırmalıdır.
5. Kardiyovasküler hastalık hastaları:
Kahvedeki Cafestol ince bağırsaktan karaciğere giden sinyalleri tetikleyerek karaciğere kolesterolü parçalamayı durdurması talimatını verir. Bu da kolesterol seviyelerinde, özellikle de LDL (kötü kolesterol) seviyelerinde artışa yol açarak damar tıkanıklığı ve ateroskleroz riskini artırır.
Pharmacological Research dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre, demleme yöntemi kahvedeki kafestol içeriğini etkiliyor. Damla kahvede neredeyse hiç cafestol bulunmazken, daha uzun demleme süreleri veya daha sıcak su daha yüksek cafestol seviyelerine neden oluyor.
6. Safra taşı hastaları:
Az miktarda kafein bile safra kesesi kasılmasını uyararak safra taşı olan kişilerde ağrıya neden olabilir. Bu nedenle safra taşı hastaları kahve içmekten kaçınmalıdır.
Yukarıda bahsedilen sorunlara sahip değilseniz ve tükettiğiniz kahvenin miktarına ve kalitesine dikkat edebiliyorsanız, kahvenin metabolizmayı hızlandırma, kendinizi yenileme ve uyanıklığı artırma gibi faydalarından yararlanmaya devam edebilirsiniz.